Röportaj

Öğrenmenin Yolu Karşılaşmaktan Geçer

Ancak başkalarının duygularını anladığımızda, hoşgörü sahibi olacağız ve bu hoşgörü sayesinde, dünyamız çok daha iyi ve adil bir yer olacak… 

Bu içerik Turkcell Diyalog Müzesi’nin kurucu ortağı ve genel müdürü M.Hakan Elbir tarafından yazılmıştır.

‘’Öğrenmenin Yolu Karşılaşmaktan Geçer’’ Martin Buber

Hoşgörüye dayalı dünyanın temel dayanağını, kültürlerin, toplumların birbirlerini tanıması, yaşam biçimlerini ve değerlerini anlaması oluşturuyor. Temel insani haklarımızın lütfuna varabilmemiz için, hepimizin işbirliği içinde, hoşgörü ve saygı kültürünü teşvik etmemiz şart. Daha iyi bir dünya için tek yol budur.

Karmaşıklaşan bir dünyada, ancak empati kurarak, yani başkalarının duygularını anlayarak, dertlerini dert ederek bir anlam ve bağ yaratabiliriz.

Müzeler de, kişisel, kurumsal ve toplumsal ilerleme için gerekli olan bu empatiyi geliştirme donanımına sahipler. Ancak başkalarının duygularını anladığımızda, hoşgörü sahibi olacağız ve bu hoşgörü sayesinde, dünyamız çok daha iyi ve adil bir yer olacak…

Müzeler artık sadece tarihi mirası korumakla kalmayıp kendilerini içinde bulunduğumuz zamana kök salmış eğitim kurumları olarak tanımlamak zorundadırlar. Sonuç olarak müzeler, öğrenim açısından okuldan sonraki en önemli merkezlerdir ve toplumu olumlu yönde şekillendirme potansiyeline sahiptirler. Ziyaretçi ön plandadır ve nesne olarak kabul edilmez. Öncelikli amaç ise müzenin duvarlarının ötesinde bir etki yaratan içerikler aktarmaktır.

Ancak, bu yeni anlayışın nasıl hayata geçirileceğine dair elimizde çok az örnek vardır. Turkcell Diyalog Müzesi, bu bağlamda öncü proje görevini üstlenmektedir ve dışlanmanın önlenmesi, farklılıklara açık olma ve tüm insanlar için fırsat eşitliği gibi konularda üstte bahsedilen konulara tam bir yanıt olabilir.

Bu kapsamda Türkiye’nin ilk sosyal girişim şirketi olan İstanbul Social Enterprise olarak, 2013 Aralık ayında Gayrettepe Metro İstasyonu içinde hayata geçen Karanlıkta Diyalog Deneyimsel Sergisi ve devamında 2016 Şubat ayında hayata geçen Sessizlikte Diyalog Deneyimsel Sergisi ile Müze’ye evrilen yolculuğumuzda Türkiye’nin ilk Deneyimsel Müzesi olduk. Üstelik atıl kamusal bir alanı sürdürülebilir sosyal değer üreten bir merkeze dönüştürdük.

Bu süreçte öncelikle sosyal girişimciliğin Türkiye’de yasal olarak tanımlı olmaması nedeniyle oldukça yıpratıcı ve bir o kadar öğretici deneyimler yaşadık/halen de yaşamaya devam ediyoruz.

Projeyi hayata geçirebilmek için sponsorluk dışında önümüzde herhangi bir seçenek bulunmuyordu ve tamamen karanlık bir konsepti hiçbir şey ‘’göstermeden’’ 700 bin TL’lik bir kaynak yaratmayı başardık. İhtiyacımız olan ilave 300 bin TL’yi ise 2 genç sosyal girişimci olarak biz kurucular tamamladık.

Turkcell Diyalog Müzesi, ötekileştirilmiş “diğer” yaşam, kültür ve değerlerle empati, dayanışma ve açıklık kültürünün teşviki için deneyim temelli bir öğrenme fırsatı sunar. Merkezinde insan olan ve gerçek hayat hikayeleri barındıran Müze’de, Karanlıkta Diyalog ve Sessizlikte Diyalog Deneyimsel Sergileri ile ziyaretçiler mevcut düşünce şekillerini ve basmakalıpları bir yana bırakır ve yepyeni bir bakış açısı kazanır.

Bu Müze’nin amacı bireyin ‘’serbest zamanını’’ değerlendirebileceği yeni uyaranlar yaratmak ve başta gençler olmak üzere ziyaretçileri bilinmeyenle karşı karşıya bırakarak onlara gündelik yaşama da taşıyabilecekleri dürtüler kazandırmak.

Ziyaretçilerimiz adına uzun vadeli hedefler;

1-Saygı duymayı teşvik etmek

2- Önyargıların üstesinden gelmek,

3-Çeşitlilik ve farklılıkları kabullenmek,

4-Sosyal yaratıcılığı geliştirmek,

5-Kişinin kendi korkusunun üstesinden gelmesi,

6-Kişinin kendi potansiyelini ve limitlerini tanımlamak,

7-Farklı geçmişlerden gelen insanlarla karşı karşıya gelmek,

8-Ortak öğrenme süreçlerine açık olmak

Kısaca : cesaret etmek, paylaşmak ve ilgi göstermek

Bu konsept rekabetçi biçimde olmaktan çok işbirliği içinde hayata geçirilmek zorundadır. Müze’nin içinde yer alan Karanlıkta Diyalog ve Sessizlikte Diyalog Deneyimsel Sergileri, bir toplumdaki sosyal bağları güçlendirir ve bireyselleşme ile yaygınlaşmayı dengeler.

Herkes bu Müze’ye yaşı, cinsiyeti, kültürü, inancı, eğitimi ne olursa olsun girebilir, sosyal yaratıcılığı keşfedebilir ve kendi düşünce kalıplarını yeniden gözden geçirebilir.

Birleşmiş Milletler 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerinden ‘’Eşitsizliklerin Azaltılması’’ başlığı çerçevesinde özellikle engellilerin sosyal hayata katılımına ciddi katkıda bulunan Turkcell Diyalog Müzesi, yarattığı engelli istihdamı, iş dünyası profesyonellerinin zihnindeki kalıpları yıkması ve deneyimi yaşayan 150 binden fazla ziyaretçiye kazandırdığı yepyeni bir bakış açısı ile bu hedef için oldukça önemli bir platform olduğunu şimdiden kanıtlamış oldu. Müze bu sayede kamunun üzerindeki pek çok yükü de (engelli maaşı, evde bakım maaşı gibi) üstlenmiş durumdadır.

Aslında gerçek hayat, müzeler yoluyla farklı bir ses buluyor; karanlıkta kalan yönlerini ortaya çıkarıyor ve belki de kendisini daha iyi ifade ediyor.

Bu tip Müzelerin ve sosyal girişimlerin artması ve daha çok destek bulması dileğiyle…