MÜZİK
Aslında var mıydı, yok muydu?
Esra Urhan tarafından yazılmıştır.
“İvan İvanoviç var mıydı yok muydu?” oyunu başlangıçtan finale yavaş yavaş temposu artan, mizahı güçlü, trajikomik bir oyun. Nâzım Hikmet’in, Sovyetler Birliği bürokrasisini eleştirip, sorguladığı dönemde yayımladığı aynı adlı eserinden uyarlanan oyun günümüzde de hala tazeliğini koruyor. Eser, genel olarak devlet kuruluşlarının işleyişine ve hükümete de atıfta bulunuyor.
Tiyatroadam’ın, Emrah Eren’in yönetmenliğinde sahnelediği “İvan İvanoviç var mıydı yok muydu?” oyuncuların performansları, ışık ve dekoru, harika kurgulanmış hikayesiyle her sezonda tiyatroseverleri mutlu etmeyi başarıyor. Oyuncuların kostümlerini sahnede değiştirmeleri, seyirciye oyunun şeffaflığını ve doğallığını yansıtırken, hareketli dekoru da dinamiklik katıyor. Her şey bütünlük içinde akıyor.
Gelelim hikayeye; Hikaye Rusya’da bir taşra kasabasında geçiyor. İnsanlara kağıtlardan çok inanan kasabanın mevki sahibi amiri Sergey Konstantinoviç Petrov ile Ivan Ivanoviç’in içsel kapışması konu ediliyor. Bir yanda kasaba halkı tarafından sevilen ve saygı duyulan iyi yürekli amir Petrov, diğer bir yanda ise hepimizin içindeki İvan İvanoviç…
İlk perde biraz karmaşık ve anlaşılmaz gelebilir. Çünkü karakterlerin çekişmeleri iç sesleri üzerinden anlatılıyor. Petrov’un kendi kişiliğinden çıkıp İvan olması bir bardak ile tasvir ediliyor. Bu arada Aşkın Şenol’un Ivan Ivanoviç rolündeki başarılı oyunculuğu ile zaman zaman adeta şaha kalkması harika!
İkinci perdede oyun hareketleniyor ve düğüm çözülmeye, olaylar netleşmeye başlıyor. Oyunda egonun çoğalması ve daha da kabarması koltuğun büyüklüğü ve şaşaasıyla anlatılıyor. Hatta öyle ki Petrov’un içindeki İvan İvanoviç onu her defasında daha da büyütüyor. Petrov, büstünü yaptırtıyor o da yetmiyor daha büyük bir büst yaptırıyor ve o büst onun egosunu daha da yukarılara taşıyor. Oyunun sonlarına doğru hayretler içinde kalıyorsunuz ki bu kısımda konuyu kafanızda netleştirmiş oluyorsunuz.
Sergey Konstantinovic Petrov’u canlandıran müthiş oyunculuğu ve performansıyla ağzımızı açık bırakan Fatih Koyunoğlu hepimizin içinde birer İvan İvanoviç (Ego) olduğunu gösteriyor. Otorite kurmaya çalışırken zamanla bu otoritenin kölesi olma yolunda ilerlediğimizi anlatıyor. Hepimizin iyi ego ve kötü ego dediğimiz, zaman zaman her ikisini de içimizde barındırdığımızı yüzümüze çarpıyor. Mevki sahibi olmanın bize çevremizdeki insanlara emirler yağdırma hakkı vermediği vurguluyor.
İvan İvanovic sopasını arada gösteredursun biz iyi yürekli Petrov olma yolunda ilerleyelim!
Oyunu izlemek için biletinizi hemen alın!