Röportaj

Görgün Taner: Türk Rock’ının Çıkışına Tanıklık Ettim!

İKSV’nin Genel Müdürü olarak tanıdığımız Görgün Taner ile İstanbul ve sanat üzerine konuştuk… İstanbul’daki sanat etkinliklerinin son durumunu birinci ağızdan öğrenmek isteyenler, bu röportaj tam size göre!

Avrupa’nın kültür stratejilerini şekillendiren Avrupa Kültür Vakfı’nın Başkanlığını yürüten biri olarak, Avrupa’daki Kültür-Sanat Etkinliklerine baktığınızda İstanbul’u nasıl bir yerde konumlandırıyorsunuz?

Son yıllarda İstanbul’un bir kültür sanat başkenti olarak sıklıkla anıldığını görüyoruz. Örneğin, İstanbul’daki festivalleri, Salzburg, Grenoble, San Sebastian, Verbier, Cannes gibi Avrupalı benzerleriyle karşılaştırdığımızda bir metropol olan İstanbul, büyüklüğü, konumu, dinamik ve çok renkli sokakları ve köklü tarihiyle başlı başına bir değer teşkil ediyor. Bienallere baktığımızda ise İstanbul Bienali’nin güncel sanat alanında dünyanın öncü etkinliklerinden biri hâline geldiğini söyleyebiliriz.

İstanbul’un yükselişi, birbirini besleyen birçok etmenin bir araya gelişinin bir sonucu. Kültür ve sanata olan yatırım ve talep arttıkça etkinlikler çeşitleniyor. Buna karşılık, festival ve bienal gibi etkinlikler, kent dokusu ve tarihinden beslenen özgün programlarıyla kent dışından izleyicileri buraya çekiyor, kent ekonomisine katkıda bulunuyor, kültür turizmine ivme kazandırıyor ve izleyici gelişimini tetikliyor. Bu etkileşimin İstanbul özelinde giderek güçlendiğini söyleyebiliriz.

Öte yandan, kent kimliğinin oluşmasına öncülük eden kültür ve sanat etkinliklerine ayrılan kamu fonlarının Avrupalı benzerlerine nazaran Türkiye’de çok düşük olduğunu görüyoruz. Yerel ve merkezi yönetimlerin kültür sanata katkısının artması ve sivil toplumla daha verimli bir diyalog içerisine girmesi İstanbul’u kültür sanat başkentleri arasında daha üst sıralarda konumlandıracaktır. Ayrıca, yine Avrupalı benzerleriyle karşılaştırıldığında bu etkinlikler için gerekli olan altyapının İstanbul özelinde zayıf olduğunu görüyoruz. Özellikle kentin ihtiyaç duyduğu konser salonu gibi yapıların, kültür sanat etkinliklerinin ihtiyaçları da gözetilerek inşa edilmesi büyük önem taşıyor. Yani fonksiyonlar gözetilerek bina yapılması gerekiyor, bina yapıldıktan sonra hangi fonksiyonları ona yükleriz diye çözüm aramak pek akılcı değil.

İKSV’de 1983 yılında Sinema Günleri’nde Kent Sineması Koordinatörü olarak çalışmaya başladınız. Bu yıl Türk Sineması’nın 100. Yılı, Türk Sineması’nın geldiği yeri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Özellikle 2000’li yıllardan sonra üretilen film sayısı ve çeşitliliğiyle sinemamızın ciddi bir yükselişe geçtiğini düşünüyorum. Yönetmenlerimiz, dünyanın saygın festivallerinde büyük ödülleri kazanıyor, filmlerimiz hem yerelde hem de uluslararası alanda izleniyor.

Öte yandan, son yıllarda bağımsız sinemanın ve genç yönetmenlerin vizyonda yer bulmakta zorlandıkları bir gerçek. İstanbul Film Festivali ve benzeri festivaller bağımsız sinemayı desteklemeye devam etse de, bu filmleri gösteren sinema salonlarının kapanıyor olması, yeni isimlerin, yenilikçi örneklerin ve belgesellerin izleyiciyle buluşmasını zorlaştırıyor.

Sıkı bir cazsever olduğunuzu biliyoruz. Bu yıl gerçekleşen Caz Festivali sizin için nasıl geçti? Bize aktarmak istediğiniz detaylar var mı?

İstanbul Caz Festivali’nde yalnızca oyunculukta değil, müzisyenlikte de müthiş yeteneğini ortaya koyan Hugh Laurie’nin konserini büyük bir keyifle izledim. Chick Corea ve Stanley Clarke gibi iki ustayı aynı sahnede görmek apayrı bir mutluluktu. Festivalde ayrıca, Zülfü Livaneli’nin Mevlana Celaleddin Rumi’nin şiirlerini İngilizce kaleme alıp bestelediği yeni eseri Rumi Suite – The Eternal Day’in Türkiye prömiyeri gibi konserler de seyirciyle buluştu. Son olarak, festival sayesinde tanıdığım Cecile McLorin Salvant’ı Sakıp Sabancı Müzesi’nde dinlemenin özel bir deneyim olduğunu söylemeliyim.

Neler dinlediğinizi, hangi sergilere gitmekten daha çok keyif aldığınızı Biletix Blog okuyucularıyla paylaşmak ister misiniz?

Aslında dönüp dolaşıp Led Zeppelin, Deep Purple, Jim Morrison,Pink Floyd, Frank Zappa dinliyorum.  O yılların müziği benim için kutsal ve klasik. Bu zamanların müziği de eminim 40 yıl sonra öyle olacak ve MUSE, Radiohead  gibi isimler aynen öyle anılacaktır. Uriah Heep’ten Black Sabbath’a kadar yüklü bir 70’ler kültürüm var. Cem Karaca’dan Silüetler’e ve Barış Manço’ya kadar da  Türk Rock’ının çıkışına tanıklık ettim diyebilirim.  Zamanımın yarısını bunları yeniden dinlemeye , diğer yarısını da yeni müzikleri dinlemeye ayırıyorum.

Son olarak, şu sıralar Biletix Blog okuyucularına tavsiye etmek istediğiniz etkinlikler var mıdır?

İKSV olarak sonbaharı dört gözle bekliyoruz. Salon İKSV’de yıl boyunca yaratıcı ve yenilikçi müzisyen ve toplulukların konserlerinin yanı sıra, tiyatro etkinliklerini ve söyleşileri takip edebilme şansımız olacak. Ayrıca, sinefiller sonbahar film haftası Filmekimi’nde önde gelen yönetmenlerin son filmlerini ve bu yıl dünya festivallerinde ödül kazanmış filmleri izleme fırsatını yakalayacaklar.

FİLMEKİMİ 2014

İzleyicilerimizin, hazırlıklarına son hızla devam ettiğimiz ve tasarım konuları ile ilgili yaratıcı dalları farklı bir gözle ele alan 2. İstanbul Tasarım Bienali’ni kaçırmamalarını tavsiye ediyorum. Zoë Ryan küratörlüğünde gerçekleşecek ve 1 Kasım’da başlayacak olan bienalin sergi mekânı Galata Rum İlköğretim Okulu, bienal süresince seminer, atölye çalışmaları ve film kuşağı gibi farklı etkinliklerle İstanbullularla buluşacak ve bir tasarım merkezine dönüşecek.