MÜZİK

Yoldan Çıkan Oyun: Sıkıyorsa Gülmeyin!

Yoldan Çıkan Oyun, düşük bütçe, kötü oyunculuk, beceriksiz yönetmenlik ile bir tiyatro oyunu nasıl sahnelenir konusunu  muhteşem performanslar, göz kamaştıran sahne tasarımı ve usta bir yönetmenlikle sahneye koyuyor. Anlaşılmadı mı? Şöyle ki, salona girdiğinizde sahnede  dekoru yarım yamalak hazırlamaya uğraşan set çalışanı ve cep telefonuyla oynamaktan müziği kontrol etmeyi unutan bir sesçi ile karşılaşıyorsunuz. Ara ara seyirciden de yardım alarak son dakika hazırlıklarını bitirip sahne açılışına yetişmeye çalışıyorlar. Tabi ki dördüncü duvarı yıkan ilk oyun bu değil diye düşünebilirsiniz ama neredeyse bütün (gerçek) duvarları yıktıklarında şaşkınlığınızı gizleyemeyeceksiniz.

ssJPG

Bir malikanede işlenen cinayeti çözmeye çalışan dedektif (Gökçen Gökçebağ) , maktulün nişanlısı (Güliz Gençoğlu) , erkek kardeşi (Bartu Küçükçağlayan) , en yakın arkadaşı (Sarp Apak)  ve olmazsa olmaz uşak (Öner Erkan) arasında katili bulmaya çalışıyor. Sorgulamalar sırasında oyunu yoldan çıkaran aksaklıkların ardı kesilmiyor. Uşak sürekli repliğini unutup, elindeki peçeteden okumaya çalışırken yalan yanlış laflar ediyor, sedyeden düşerek bilincinin kaybeden nişanlının yerine “hiçbir şey olmamış gibi” geçen set çalışanının ilkokul seviyesindeki performansı, düşen raflar, kaybolan objelerle yanlışlıklar komedisi hızını hiç kesmiyor. Defne Koldaş’ın performansı o kadar sürprizli ki bu rolün oyunun sonlarına doğru bambaşka bir hale dönüştüğünü göreceksiniz.

İlk perdenin sonuna doğru gülmekten yorulduğunuzu hissedecek kadar zıvanadan çıkıyor oyun. Sanki oyuncular da seyirciyle birlikte gülüyor. Bir de aynı sahne üzerinde takip edilmesi gereken birden fazla hareketin olduğu bölümler var ki, şahane! Düşünün, oyuncu üst kata çıkıyor, o sırada alt katta konuşma devam ederken üst kat devriliyor oyuncu aşağı sarkıyor! Bu aksiliklerin tamamı o kadar usta ayarlanmış ki bazen bu kadarı da olmaz şimdi düşecek diyorsunuz.

Oyunu izlerken “kötü oyuncu” rolü oynamak ne kadar zordur acaba diye düşündüm.  İkinci perdeden sonra ekibin alnında biriken ter oranını görünce anladım ki çok çok zor! Zamanlamanın, sahneye giriş çıkışların çok hayatı olduğu bir dinamiği var oyunun. Biri sahneye giriş yaptığında duvardaki tablo düşüyor bir diğer oyuncu tek eliyle tabloyu diğeriyle bardağı tutup “her şey yolunda” havasına girmeye çalışıyor. Bu sebeple öncelikle fiziksel bir performans var karşımızda. Ama sadece o düştü bu düştüden ziyade sanki işin mutfağını göstererek izleyiciye bir “izlence” yaratmanın ne kadar zor olduğuna da dikkat çekiliyor. Tiyatroda sahneye iki duvar bir masa konuyor ve seyircide bir malikane hissi uyandırılmaya çalışıyor. Buna inanmamız için önce oyuncuların inanması ve performanslarıyla bizi içine alarak malikaneye oturması gerekiyor. İşte bu noktada Yoldan Çıkan Oyun tersten bir yaklaşımla yeterli özen kullanılmazsa bütün büyünün nasıl yok olacağını gösteriyor.

Orijinal adıyla The Play That Goes Wrong, Henry Lewis, Jonathan Sayer, ve  Henry Shields tarafından yazılmış. Oyunun başarısıyla İngiltere sınırlarını aşıp Broadway’e kadar çıkmışlar. Yoldan Çıkan Oyun Lerzan Pamir yönetmenliğiyle Zorlu PSM’de sahneleniyor. Ne desek az gidip görmeniz gerek!